- Ekim 2016
- Türkiyeden Bir İlk
- Ağustos 2014
- Reel Sektor Programı Ebil Saç Tasarım
- Ekim 2013
- Papatya- 8-55: Schwarzkopf Igora Royal
- Temmuz 2013
- Mahmut Ebil: "Hepimiz bu meslek sayesinde bir noktaya geldik."
- Mayıs 2013
- mascarammaxx.com : Gelin Saçı Önerileri
- Kadınlar ve Kuaförler - Okan BAYÜLGEN
- Yaratıcı Çocuklar Derneği - Çocuklar Aşkına
- Mart 2013
- Hairİst 2013 Yılın Kuaförü Yarışması
- Şubat 2013
- GOODLUCK TV - Ünlülerin kuaföründen saç trendleri
- Ocak 2013
- Türkiye’nin en iyi kuaförü
- Kasım 2012
- Saç Stilinin En İyi 10 Adresi
Mahmut Ebil: "Hepimiz bu meslek sayesinde bir noktaya geldik."
http://www.hairist.com.tr/ 20.7.2013
Mahmut Ebil: "Hepimiz bu meslek sayesinde bir noktaya geldik."
İş zekası, cesaret ve risk alabilme yetisinin getirdiği başarı
Kendini mesleğe adamış isimlerden Mahmut Ebil konuğumuz oldu. Başarı tutkusunu, hayal kırıklıklarını, çalışma disiplinini tüm ayrıntılarıyla hairist.com.tr’ye anlattı.
Mahmut Ebil kimdir? Kuaförlüğe ne zaman başlamıştır? Kendinizi biraz tanıtır mısınız?
Mahmut Ebil: Kuaförlük bizim baba mesleğimiz. Dedem Çorum’dan İstanbul’a taşınma kararı alınca, dedemin yönlendirmesiyle babam Recep Ebil, o zamanların önde gelen kuaförü Mösyö Willy’nin kuaför salonunda çalışmaya başlamış ve orada yükselmiş. Babam hırslı biriydi. Yarışmalara katılırdı. 1957 senesinde Türkiye birinciliği ödülü kazanmıştı. Babam Mösyö Willy’nin kuaföründen ayrılıp, Şişli’de baş kalfa olarak çalıştı ve daha sonra Ergün Kazas ile birilkte bir salon açarak amcamı da yanına aldı.
Dört kardeşim ve ben çocukluğumuzdan beri Recep ve Ergün kuaför salonunda çalıştık. Lise dönemlerinde herkes bir program yaparken ben geride kalıyordum. Çünkü bizim pazar günlerimiz babamın kuaför salonunu temizlemekle geçiyordu. Liseyi bitirdikten sonra Bursa’da İşletme bölümünü kazanmama ragmen o dönemdeki olaylardan dolayı babam üniversiteye gitmemi istemedi ve koruyucu yapısıyla bizi sektörde yetiştirmek ve meslek sahibi yapmak istedi. Kuaförlük yapmak istemediğim için bir sene astarcılık yaptım. Bir yıl sonra Büyükada’daki dükkanımızın kasasında duracak adama ihtiyacı olunca ısrarına dayanamayıp kuaförlüğe dönmüş oldum. Yazın Büyükada’da, kış aylarında da Şişli’de çalışıp, yavaş yavaş müşteri edinmeye ve işi sevmeye başladım.
Müşterinin salona gelip, özellikle seni istemesi büyük bir ayrıcalık. Talep edilmek çok büyük önem taşıyor. Gerçek kuaförlük müşterinin seni ismiyle çağırıp, senden servis istemesiyle başlıyor. Bunun vermiş olduğu haz, o duygu başka bir şey.
İlk salonunuzu ne zaman açtınız? Nasıl ayrıldınız?
Babam ve Ergün Kazas benim bugüne gelmemde en çok fayda sağlayan isimlerdir. İdolüm ise babamdan çok Ergün Kazas’dı.
Babamın bana göre biraz daha sağlamcı ve garantici bir karakteri vardı. Özellikle askerlikten sonra bakış açımın biraz daha farklılaştığını ve vizyonumun genişlediğini söyleyebilirim. Kardeşlerim ve ben ayrı bir salona çıkmak konusunda babamı senelerce ikna etmeye çalıştık. Babam en sonunda kabul etti. Yeni bir oluşum için haftalarca salon aramaya başladım. Sonunda babam da beni destekledi ve Bebek’de küçük bir salon tuttuk. Teşvikiye ve Bebek’teki salona bize de hisse vererek 5 kişilik bir ortaklık kurdu. Ancak Bebek ve Teşvikiye’deki salonları birlikte yürüterek tutmak istediğim müşterilerileri zamanla kaybetmeye başladım ve bu yüzden Topağacı’ndaki dükkana geçtim.
Benim çalışma hayatımda hep bir kavgam oldu ve savaşçı kişiliğimle hep aynı soruyu sorguladım. “İnsanlar bu meslekte nasıl isim oluyorlar?.” Sürekli bize gelen müşteriler, önemli günlerinde isim yapmış kuaförlere gidiyorlardı. O zamanlarda hep kendime onları farklılaştıran şey ne diye soruyordum ve bu durum beni çok rahatsız ediyordu.
Bir gün Paris’te Mondial’de bir şov sonrasında Erdem Kramer’e kendimi tanıtıp, salonunuza gelip sizi bir gün seyredebilir miyim diye sordum. Fakat beni reddetti. “Daha önce buna izin veriyorduk. Ancak şimdi izin vermiyoruz.”dedi. Böyle bir talepte bulunduğum için çok utandım ve bende büyük bir iz bıraktı. İnsanlar neyi farklı yapıyorlar ve iz bırakıyorlar sorusu hep benim içimi kemirdi.
1988 yılında dünyaca ünlü Fransız saç tasarımcısı Jean Louis David ile görüşmeye karar verdim. Onun tabelasını asarsam fark yaratırım diye düşündüm. O zamanlarda henüz franchise yoktu. Eşimin kardeşi Fransızca konusunda bana yardım etti. Birlikte üzerinde titizlikle çalıştığımız bir dosya oluşturduk. Ve beklediğimiz an geldi. Bize fuar zamanına bir randevu verdiler.
İşte yanında olmayı hayal bile edemeyeceğim Jean Louis David karşımdaydı. Bana “şu an sizinle kuaför kimliğimle değil, iş adamı kimliğimle konuşmak isterim; ilk defa Türkiye’den ve sizin yaşınızda bir insandan bana böyle bir teklif geliyor, gönderdiğiniz dosyayı çok beğendik” dedi. Kendi salon yapısından bahsetti. “Ben İstanbul’da bir salona sadece bir tabela vermem, ancak franchise veririm” dedi. İlk önce franchise verebilmesi için gerekliliklerin yerine getirilmesini söyledi. O gün o tabelayı alamadan geri geldik. Ben tüm meslek hayatımda o salondan nasıl farklı bir yere gelebileceğimin peşindeydim. Hep piyasayı takip ederim. Salona kapanmamak kuaföre katkı sağlıyor. Hayatta vizyoner olabilmek için bir pencere açık bırakmak gerekiyor.
Bu sırada Sıdıka Sabancı’nın müthiş bir oluşum yarattığını duydum. İstanbul bu yeni oluşum ile çalkalanıyodu. Erdem Kramer’den MM Bahçecik’e kadar pek çok ünlü kuaförde çalışmış olanların içinde olduğu bir salon açılacaktı. Erdem Kramer’de çalışan Hakan Köse’ye ulaştım. Kendimi tanıttım. Müşterilerimi Topağacı’ndan getirmemin zor olacağını düşünerek, onlara 2 ay ücretsiz çalışabileceğimi belirttim. Çünkü bu deneyimi yaşamak istiyordum. Böylece Diba’da çalışmaya başladım. Babamla bu yüzden 4 ay hiç konuşmadık. Aldığım bu kararla aramızdaki duygusal baskıyı kırmak istemiştim.
Diba’da çalışırken, aylarca ağlayarak eve döndüğümü hatırlıyorum. Çünkü ben orada kendini kabul ettirmeye çalışan bir konumdaydım. Kendime bir yer açarak tutunmaya çalıştım. Bu oluşumun içinde yer almak bana çok şey kattı. Yaptığım iş ile beni üst noktalara taşıyabilecek insanlarla tanıştım. 1 sene sonra ciddi cirolar yapmaya başladım. Kendimi kanıtlamış oldum. Babam dergileri ve benim işlerimi görünce benimle iftihar etti.
Sonra Diba’dan ayrıldım. 3 sene çalıştıktan sonra hepsine teşekkür ederek ayrıldım. Kardeşimin salonuna geçtim. Salonu büyüttük. Ebil Saç Tasarımı 1996 yılında çalışmaya başladı.
Dün ve bugün... Kuaförlüğü zaman dilimi içinde değerlendirir misiniz?
Çok ciddi farklılıklar var. İnsanlar eskiden kuaförlere vakit geçirmek, eğlenmek, sohbet etmek, sosyalleşmek için gelirlerdi. Şimdi insanların vakti yok. Kolay ve pratik bir şekilde işlerini halletmek istiyorlar. Eskiden bir hata yapıldığında tahammül edilirdi. Şimdi müşteriler katlanmak istemiyor. Daha önce müşteriler çok sorgulamazdı. İnsanlar artık daha araştırmacı, hangi ürünü kullandıklarını sorguluyor. Vizyonu geniş, işletmeci, bilgili ve sabırlı olmak gerekiyor.
İyi bir kuaför nasıl olmalıdır?
İşin teknik boyutunda kullandığı malzemeleri iyi analiz edebilmesi, tecrübe sahibi olması, vizyonunun geniş olması lazım. Müşterinin beklentilerini karşılamaktan öteye geçip öneri getirebiliyor olmak gerekiyor. Anlatmaktan çok dinlemeyi, ne isteyip ne istemediğini bilmek ve müşteriyi memnun edecek formulü oluşturmak lazım. Çünkü bu sadece saçın iyi yapılıyor olmasıyla bitmiyor. Bu bir bütün. Müşterinin psikolojini anlamak gerekir. Çünkü müşteriler bazen sadece iyi hissetmek için kuaföre geliyorlar, bu yüzden onu anlamanız, zaman ayırmanız ve onu iyi hissettirmeye çalıştığınızı yansıtmanız, ayrıca iyi işletmeci olup, ekibi iyi yönetmeniz lazım.
Kendinizi nasıl bir kuaför olarak değerlendirirsiniz? Sizi farklı kılan nedir?
Çok iyi bir dinleyiciyim. İşimle ilgili çok ders çalışırım ve samimi öneriler vermeyi tercih ederim. Senelerdir müşterim olan çok kişi var. Babamın müşterilerinin torunları geliyorlar. 3 nesil var. İlgi ve alakayı vizyoner kimlik ile birleştirebiliyorsanız genç nesilleri de çekiyorsunuz.
Dünyaya bir daha gelseniz nasıl bir kuaför olmayı isterdiniz? Kuaför olur muydunuz?
Mimar olmak isterdim. Eğer yeniden kuaför olsaydım lisanımı geliştirirdim ve yurtdışında işler yapardım. Dünya çapında tanınan bir kuaför olmak isterdim.
Üç salonunuz ve tekrar canlandırmaya çalıştığınız bir akademiniz var. 30 salon sahibi olma imkanı nedir?
Düşünmezdim. Çünkü Ebil’in kurgusunda fiyat yapımızla, bulunduğumuz konumla her yerde aynı yapıyı sürdürmemiz çok zor. İmkanımız yok zaten. Jean Louis David bana bir skala yapmıştı 7 değişik tip salonu var ve bunların yüzde 1’ini Jean Louis David international oluşturur demişti. Hedef kitle ile ilgili bir konudur bu.
Akademi faaliyetleri ne durumda? Neden ara verildi ve tekrar başlıyor?
İlk önce yol ayrımının olması gerekiyor. İş adamı mısın yoksa kuaför müsün? Ben bir taraftan akedemiyi bir taraftan da kuaförlüğü sürdürmeye çalıştığım zaman bu iş yürümüyor. Akademiye ara vermek zorunda kaldım, çünkü akademi başlı başına bir iş. Akademi için yurtdışından hocalar getirdik. Çok maliyetli olduğunu söyleyebilirim. Bu yüzden ara vermek zorunda kaldık. Fakat akademiyi yine de kendi bünyemde tuttum. Şimdi tekrar ilk etapta kendi ekibimiz için belli bir yapıya getiriyoruz.
Çalışanlarınızı nasıl seçersiniz? İlişkiniz nedir? Prensipleriniz var mı?
İnsancıl ve dürüst olmalı, nelere açık, ne kadar açık, seyehat etme özgürlüğü var mı? Hobileri var mı? Giyim tarzı, konuşma tarzı nasıl? Yabancı dil bilmesi iyi bir şey. Kişinin kendi özünde kendisini nasıl yetiştirdiği çok önemli.
Bugün biri gelse ve salonunuzda üç gün geçirmek isterse ne yaparsınız?
Çok var. İzin veriyorum. Salon ekibi gibi dur, izle ve öğren diyorum. Tabii ki salon prensiplerimiz çerçevesinde.
Ebil Kuaförlükte çalışmak ayrıcalık getirir mi?
Tabiki getiriyor. İyi bir markanın altında çalışıyorum demenin verdiği bir özgüven var. Bazen bu benim aleyhime işliyor. Çünkü çalışanların farkındalıkları düşüyor ve köreliyorlar. Olan bitenden haberdar olamıyorlar, buna üzülüyorum. Ancak genel olarak ekibimde çalışan insanlar duruşlarıyla beni mutlu ediyorlar.
Çalışanlarınız içinden işten ayrılanlara kızıyor musunuz?
O kadar yetiştirmişsin, yatırım yapmışsın, tam meyvesini yiyeceksin, meslek öğretiyorsun, müşteri empoze ediyorsun, tam bu benim adamım diyorsun, gidip salon açacağım diyorlar. Ama kızamıyorum çünkü bunu yapmazsa mutlu olmayacaklarını biliyorum. Bunu doğal karşılamak gerekiyor. Salon açıyorlar bazen yapamıyorlar yine geldikleri zaman geri çevirmiyorum. Sadece mümkün olmayan beklentilerine cevap veremediğim için hakkımda konuşulursa sinirleniyorum.
En beğendiğiniz saç şekli ve rengi?
Oturmuş saç sevmem, uzun saçı daha çok yakıştırıyorum kadınlara. Denizden çıkmış havada saçlar vardır, kendi içinde çok hafif bir dalgası olur. Koyu renk daha çok seviyorum: Açık siyah. Bu da bana özgü bir renk ismidir.
Müşterilerinize yönelik prensibiniz? Sizi neden seçerler?
Maddi imkanlarından dolayı ezmeye çalışan insanlara tahammülüm yok. Benim param var yapacaksın tutumuna karşıyım. Karşılıklı saygı çerçevesinde verimli olabileceğimi düşünüyorum. İyi kuaför olduğunuz için talep ediliyor olun. Onlara ekstra ayrıcalıklar tanıdığınız için sizi seçmesinler. Ben müşteriyi mutlu edebildiğim için beni tercih etmesini isterim.
Türk kuaförlüğünün gelişimi için neler yapılmalı? Bu konuda kendinizi sorumlu hissediyor musunuz? Sorumluluk alıyor musunuz? Sektörle ilişkileriniz hakkında bilgi verir misiniz?
Hepimiz bu meslek sayesinde bir noktaya geldik. Farklı girişimlere katkıda bulunup, gençleri yönlendirmeliyiz. Belli çatılar altında onlarla fikir alışverişinde bulunmak lazım. Kuaförlerin geleceği açısından öncelikler eğitim, teknik ve işletme boyutunu geliştirmek olmalıdır.
Kuaförlere yönelik algının geliştirilmesi gerekiyor. Bulunduğumuz grup hizmet grubu, konumlandırmanın iyi bilinmesi gerekiyor, insanların kendini, çevresini sorgulaması lazım. Hükümetten destek almıyoruz. Kuaförler odasının mesleği ileri götürmek için daha fazla çalışması gerekiyor. Mesela mutfak sanatları akademisi yapıldı, kuaförlük mesleğini neden bu algıya getiremiyoruz. İnsanlar neden çocuklarını kuaför olmaları konusunda teşvik etmiyorlar. Türk kuaförünün rengi ve şekli bu oluşumlar sağlanırsa değişebilir.
İş dışında hayatınızda neler var? Neler olmasını isterdiniz?
Hayatımda iş dışında üç şey var: AKD (Artistik Kuaförler Derneği) , ailem ve Fenerbahçem.
Neler okuyorsunuz?
Vogue ve Estetica dergilerini okuyorum. Estetica’nın kuaförlük sektörüne çok katkısı var. Kendini geliştirmek isteyen kuaförler için tek dergi.
Renginiz? Müzik? Burcunuz?
Turuncu. Genel dinleyeciyim ve ruh halime göre farklı müzikler dinlerim, yay burcuyum.
Dijital dünya ve sosyal medya hakkında düşünceleriniz?
Son bir senedir iyi bir sosyal medya kullanıcısı oldum. Salonumda herkes sosyal medyayı kullanıyor. Facebook hesabım var.
Hairist neyi ifade ediyor?
Hairist etkinliği parlayan yıldızımız.
Bir cümleyle kuaförlüğü tanımlar mısınız?
Saç tasarlama yetisine sahip psikolog.
Genç meslektaşlarınıza önerileriniz?
Derslerine iyi çalışsınlar. Samimi olsunlar, dinlemeyi bilsinler ve vizyonlarını geniş tutsunlar.
Mahmut Ebil: "Hepimiz bu meslek sayesinde bir noktaya geldik."
İş zekası, cesaret ve risk alabilme yetisinin getirdiği başarı
Kendini mesleğe adamış isimlerden Mahmut Ebil konuğumuz oldu. Başarı tutkusunu, hayal kırıklıklarını, çalışma disiplinini tüm ayrıntılarıyla hairist.com.tr’ye anlattı.
Mahmut Ebil kimdir? Kuaförlüğe ne zaman başlamıştır? Kendinizi biraz tanıtır mısınız?
Mahmut Ebil: Kuaförlük bizim baba mesleğimiz. Dedem Çorum’dan İstanbul’a taşınma kararı alınca, dedemin yönlendirmesiyle babam Recep Ebil, o zamanların önde gelen kuaförü Mösyö Willy’nin kuaför salonunda çalışmaya başlamış ve orada yükselmiş. Babam hırslı biriydi. Yarışmalara katılırdı. 1957 senesinde Türkiye birinciliği ödülü kazanmıştı. Babam Mösyö Willy’nin kuaföründen ayrılıp, Şişli’de baş kalfa olarak çalıştı ve daha sonra Ergün Kazas ile birilkte bir salon açarak amcamı da yanına aldı.
Dört kardeşim ve ben çocukluğumuzdan beri Recep ve Ergün kuaför salonunda çalıştık. Lise dönemlerinde herkes bir program yaparken ben geride kalıyordum. Çünkü bizim pazar günlerimiz babamın kuaför salonunu temizlemekle geçiyordu. Liseyi bitirdikten sonra Bursa’da İşletme bölümünü kazanmama ragmen o dönemdeki olaylardan dolayı babam üniversiteye gitmemi istemedi ve koruyucu yapısıyla bizi sektörde yetiştirmek ve meslek sahibi yapmak istedi. Kuaförlük yapmak istemediğim için bir sene astarcılık yaptım. Bir yıl sonra Büyükada’daki dükkanımızın kasasında duracak adama ihtiyacı olunca ısrarına dayanamayıp kuaförlüğe dönmüş oldum. Yazın Büyükada’da, kış aylarında da Şişli’de çalışıp, yavaş yavaş müşteri edinmeye ve işi sevmeye başladım.
Müşterinin salona gelip, özellikle seni istemesi büyük bir ayrıcalık. Talep edilmek çok büyük önem taşıyor. Gerçek kuaförlük müşterinin seni ismiyle çağırıp, senden servis istemesiyle başlıyor. Bunun vermiş olduğu haz, o duygu başka bir şey.
İlk salonunuzu ne zaman açtınız? Nasıl ayrıldınız?
Babam ve Ergün Kazas benim bugüne gelmemde en çok fayda sağlayan isimlerdir. İdolüm ise babamdan çok Ergün Kazas’dı.
Babamın bana göre biraz daha sağlamcı ve garantici bir karakteri vardı. Özellikle askerlikten sonra bakış açımın biraz daha farklılaştığını ve vizyonumun genişlediğini söyleyebilirim. Kardeşlerim ve ben ayrı bir salona çıkmak konusunda babamı senelerce ikna etmeye çalıştık. Babam en sonunda kabul etti. Yeni bir oluşum için haftalarca salon aramaya başladım. Sonunda babam da beni destekledi ve Bebek’de küçük bir salon tuttuk. Teşvikiye ve Bebek’teki salona bize de hisse vererek 5 kişilik bir ortaklık kurdu. Ancak Bebek ve Teşvikiye’deki salonları birlikte yürüterek tutmak istediğim müşterilerileri zamanla kaybetmeye başladım ve bu yüzden Topağacı’ndaki dükkana geçtim.
Benim çalışma hayatımda hep bir kavgam oldu ve savaşçı kişiliğimle hep aynı soruyu sorguladım. “İnsanlar bu meslekte nasıl isim oluyorlar?.” Sürekli bize gelen müşteriler, önemli günlerinde isim yapmış kuaförlere gidiyorlardı. O zamanlarda hep kendime onları farklılaştıran şey ne diye soruyordum ve bu durum beni çok rahatsız ediyordu.
Bir gün Paris’te Mondial’de bir şov sonrasında Erdem Kramer’e kendimi tanıtıp, salonunuza gelip sizi bir gün seyredebilir miyim diye sordum. Fakat beni reddetti. “Daha önce buna izin veriyorduk. Ancak şimdi izin vermiyoruz.”dedi. Böyle bir talepte bulunduğum için çok utandım ve bende büyük bir iz bıraktı. İnsanlar neyi farklı yapıyorlar ve iz bırakıyorlar sorusu hep benim içimi kemirdi.
1988 yılında dünyaca ünlü Fransız saç tasarımcısı Jean Louis David ile görüşmeye karar verdim. Onun tabelasını asarsam fark yaratırım diye düşündüm. O zamanlarda henüz franchise yoktu. Eşimin kardeşi Fransızca konusunda bana yardım etti. Birlikte üzerinde titizlikle çalıştığımız bir dosya oluşturduk. Ve beklediğimiz an geldi. Bize fuar zamanına bir randevu verdiler.
İşte yanında olmayı hayal bile edemeyeceğim Jean Louis David karşımdaydı. Bana “şu an sizinle kuaför kimliğimle değil, iş adamı kimliğimle konuşmak isterim; ilk defa Türkiye’den ve sizin yaşınızda bir insandan bana böyle bir teklif geliyor, gönderdiğiniz dosyayı çok beğendik” dedi. Kendi salon yapısından bahsetti. “Ben İstanbul’da bir salona sadece bir tabela vermem, ancak franchise veririm” dedi. İlk önce franchise verebilmesi için gerekliliklerin yerine getirilmesini söyledi. O gün o tabelayı alamadan geri geldik. Ben tüm meslek hayatımda o salondan nasıl farklı bir yere gelebileceğimin peşindeydim. Hep piyasayı takip ederim. Salona kapanmamak kuaföre katkı sağlıyor. Hayatta vizyoner olabilmek için bir pencere açık bırakmak gerekiyor.
Bu sırada Sıdıka Sabancı’nın müthiş bir oluşum yarattığını duydum. İstanbul bu yeni oluşum ile çalkalanıyodu. Erdem Kramer’den MM Bahçecik’e kadar pek çok ünlü kuaförde çalışmış olanların içinde olduğu bir salon açılacaktı. Erdem Kramer’de çalışan Hakan Köse’ye ulaştım. Kendimi tanıttım. Müşterilerimi Topağacı’ndan getirmemin zor olacağını düşünerek, onlara 2 ay ücretsiz çalışabileceğimi belirttim. Çünkü bu deneyimi yaşamak istiyordum. Böylece Diba’da çalışmaya başladım. Babamla bu yüzden 4 ay hiç konuşmadık. Aldığım bu kararla aramızdaki duygusal baskıyı kırmak istemiştim.
Diba’da çalışırken, aylarca ağlayarak eve döndüğümü hatırlıyorum. Çünkü ben orada kendini kabul ettirmeye çalışan bir konumdaydım. Kendime bir yer açarak tutunmaya çalıştım. Bu oluşumun içinde yer almak bana çok şey kattı. Yaptığım iş ile beni üst noktalara taşıyabilecek insanlarla tanıştım. 1 sene sonra ciddi cirolar yapmaya başladım. Kendimi kanıtlamış oldum. Babam dergileri ve benim işlerimi görünce benimle iftihar etti.
Sonra Diba’dan ayrıldım. 3 sene çalıştıktan sonra hepsine teşekkür ederek ayrıldım. Kardeşimin salonuna geçtim. Salonu büyüttük. Ebil Saç Tasarımı 1996 yılında çalışmaya başladı.
Dün ve bugün... Kuaförlüğü zaman dilimi içinde değerlendirir misiniz?
Çok ciddi farklılıklar var. İnsanlar eskiden kuaförlere vakit geçirmek, eğlenmek, sohbet etmek, sosyalleşmek için gelirlerdi. Şimdi insanların vakti yok. Kolay ve pratik bir şekilde işlerini halletmek istiyorlar. Eskiden bir hata yapıldığında tahammül edilirdi. Şimdi müşteriler katlanmak istemiyor. Daha önce müşteriler çok sorgulamazdı. İnsanlar artık daha araştırmacı, hangi ürünü kullandıklarını sorguluyor. Vizyonu geniş, işletmeci, bilgili ve sabırlı olmak gerekiyor.
İyi bir kuaför nasıl olmalıdır?
İşin teknik boyutunda kullandığı malzemeleri iyi analiz edebilmesi, tecrübe sahibi olması, vizyonunun geniş olması lazım. Müşterinin beklentilerini karşılamaktan öteye geçip öneri getirebiliyor olmak gerekiyor. Anlatmaktan çok dinlemeyi, ne isteyip ne istemediğini bilmek ve müşteriyi memnun edecek formulü oluşturmak lazım. Çünkü bu sadece saçın iyi yapılıyor olmasıyla bitmiyor. Bu bir bütün. Müşterinin psikolojini anlamak gerekir. Çünkü müşteriler bazen sadece iyi hissetmek için kuaföre geliyorlar, bu yüzden onu anlamanız, zaman ayırmanız ve onu iyi hissettirmeye çalıştığınızı yansıtmanız, ayrıca iyi işletmeci olup, ekibi iyi yönetmeniz lazım.
Kendinizi nasıl bir kuaför olarak değerlendirirsiniz? Sizi farklı kılan nedir?
Çok iyi bir dinleyiciyim. İşimle ilgili çok ders çalışırım ve samimi öneriler vermeyi tercih ederim. Senelerdir müşterim olan çok kişi var. Babamın müşterilerinin torunları geliyorlar. 3 nesil var. İlgi ve alakayı vizyoner kimlik ile birleştirebiliyorsanız genç nesilleri de çekiyorsunuz.
Dünyaya bir daha gelseniz nasıl bir kuaför olmayı isterdiniz? Kuaför olur muydunuz?
Mimar olmak isterdim. Eğer yeniden kuaför olsaydım lisanımı geliştirirdim ve yurtdışında işler yapardım. Dünya çapında tanınan bir kuaför olmak isterdim.
Üç salonunuz ve tekrar canlandırmaya çalıştığınız bir akademiniz var. 30 salon sahibi olma imkanı nedir?
Düşünmezdim. Çünkü Ebil’in kurgusunda fiyat yapımızla, bulunduğumuz konumla her yerde aynı yapıyı sürdürmemiz çok zor. İmkanımız yok zaten. Jean Louis David bana bir skala yapmıştı 7 değişik tip salonu var ve bunların yüzde 1’ini Jean Louis David international oluşturur demişti. Hedef kitle ile ilgili bir konudur bu.
Akademi faaliyetleri ne durumda? Neden ara verildi ve tekrar başlıyor?
İlk önce yol ayrımının olması gerekiyor. İş adamı mısın yoksa kuaför müsün? Ben bir taraftan akedemiyi bir taraftan da kuaförlüğü sürdürmeye çalıştığım zaman bu iş yürümüyor. Akademiye ara vermek zorunda kaldım, çünkü akademi başlı başına bir iş. Akademi için yurtdışından hocalar getirdik. Çok maliyetli olduğunu söyleyebilirim. Bu yüzden ara vermek zorunda kaldık. Fakat akademiyi yine de kendi bünyemde tuttum. Şimdi tekrar ilk etapta kendi ekibimiz için belli bir yapıya getiriyoruz.
Çalışanlarınızı nasıl seçersiniz? İlişkiniz nedir? Prensipleriniz var mı?
İnsancıl ve dürüst olmalı, nelere açık, ne kadar açık, seyehat etme özgürlüğü var mı? Hobileri var mı? Giyim tarzı, konuşma tarzı nasıl? Yabancı dil bilmesi iyi bir şey. Kişinin kendi özünde kendisini nasıl yetiştirdiği çok önemli.
Bugün biri gelse ve salonunuzda üç gün geçirmek isterse ne yaparsınız?
Çok var. İzin veriyorum. Salon ekibi gibi dur, izle ve öğren diyorum. Tabii ki salon prensiplerimiz çerçevesinde.
Ebil Kuaförlükte çalışmak ayrıcalık getirir mi?
Tabiki getiriyor. İyi bir markanın altında çalışıyorum demenin verdiği bir özgüven var. Bazen bu benim aleyhime işliyor. Çünkü çalışanların farkındalıkları düşüyor ve köreliyorlar. Olan bitenden haberdar olamıyorlar, buna üzülüyorum. Ancak genel olarak ekibimde çalışan insanlar duruşlarıyla beni mutlu ediyorlar.
Çalışanlarınız içinden işten ayrılanlara kızıyor musunuz?
O kadar yetiştirmişsin, yatırım yapmışsın, tam meyvesini yiyeceksin, meslek öğretiyorsun, müşteri empoze ediyorsun, tam bu benim adamım diyorsun, gidip salon açacağım diyorlar. Ama kızamıyorum çünkü bunu yapmazsa mutlu olmayacaklarını biliyorum. Bunu doğal karşılamak gerekiyor. Salon açıyorlar bazen yapamıyorlar yine geldikleri zaman geri çevirmiyorum. Sadece mümkün olmayan beklentilerine cevap veremediğim için hakkımda konuşulursa sinirleniyorum.
En beğendiğiniz saç şekli ve rengi?
Oturmuş saç sevmem, uzun saçı daha çok yakıştırıyorum kadınlara. Denizden çıkmış havada saçlar vardır, kendi içinde çok hafif bir dalgası olur. Koyu renk daha çok seviyorum: Açık siyah. Bu da bana özgü bir renk ismidir.
Müşterilerinize yönelik prensibiniz? Sizi neden seçerler?
Maddi imkanlarından dolayı ezmeye çalışan insanlara tahammülüm yok. Benim param var yapacaksın tutumuna karşıyım. Karşılıklı saygı çerçevesinde verimli olabileceğimi düşünüyorum. İyi kuaför olduğunuz için talep ediliyor olun. Onlara ekstra ayrıcalıklar tanıdığınız için sizi seçmesinler. Ben müşteriyi mutlu edebildiğim için beni tercih etmesini isterim.
Türk kuaförlüğünün gelişimi için neler yapılmalı? Bu konuda kendinizi sorumlu hissediyor musunuz? Sorumluluk alıyor musunuz? Sektörle ilişkileriniz hakkında bilgi verir misiniz?
Hepimiz bu meslek sayesinde bir noktaya geldik. Farklı girişimlere katkıda bulunup, gençleri yönlendirmeliyiz. Belli çatılar altında onlarla fikir alışverişinde bulunmak lazım. Kuaförlerin geleceği açısından öncelikler eğitim, teknik ve işletme boyutunu geliştirmek olmalıdır.
Kuaförlere yönelik algının geliştirilmesi gerekiyor. Bulunduğumuz grup hizmet grubu, konumlandırmanın iyi bilinmesi gerekiyor, insanların kendini, çevresini sorgulaması lazım. Hükümetten destek almıyoruz. Kuaförler odasının mesleği ileri götürmek için daha fazla çalışması gerekiyor. Mesela mutfak sanatları akademisi yapıldı, kuaförlük mesleğini neden bu algıya getiremiyoruz. İnsanlar neden çocuklarını kuaför olmaları konusunda teşvik etmiyorlar. Türk kuaförünün rengi ve şekli bu oluşumlar sağlanırsa değişebilir.
İş dışında hayatınızda neler var? Neler olmasını isterdiniz?
Hayatımda iş dışında üç şey var: AKD (Artistik Kuaförler Derneği) , ailem ve Fenerbahçem.
Neler okuyorsunuz?
Vogue ve Estetica dergilerini okuyorum. Estetica’nın kuaförlük sektörüne çok katkısı var. Kendini geliştirmek isteyen kuaförler için tek dergi.
Renginiz? Müzik? Burcunuz?
Turuncu. Genel dinleyeciyim ve ruh halime göre farklı müzikler dinlerim, yay burcuyum.
Dijital dünya ve sosyal medya hakkında düşünceleriniz?
Son bir senedir iyi bir sosyal medya kullanıcısı oldum. Salonumda herkes sosyal medyayı kullanıyor. Facebook hesabım var.
Hairist neyi ifade ediyor?
Hairist etkinliği parlayan yıldızımız.
Bir cümleyle kuaförlüğü tanımlar mısınız?
Saç tasarlama yetisine sahip psikolog.
Genç meslektaşlarınıza önerileriniz?
Derslerine iyi çalışsınlar. Samimi olsunlar, dinlemeyi bilsinler ve vizyonlarını geniş tutsunlar.