Ebil Berlin ekibinden Mirijam'la tanışın
Merhaba Mirijam, bize biraz kendinden bahsetsene…
Kariyerime Augsburg Bavaria'da minnacık bir salonda başladım. Kariyerime daha ciddi bir yön vermem gerektiğine inandığım için 2 sene içinde Sassoon'a geçiş yaptım. Orada bir seminere katılır katılmaz özellikle kesim konusunda çok iddialı olan bu markanın ve okulun, benim için doğru yer olduğunu anladım. 2006'da Salvatore Piccione ve Bastian Casaretto'nun eğitiminden geçtim. Çok zor ama çok keyifli zamanlardı. Deli dolu geçen beş seneden sonra yeni bir başlangıca hazır olduğuma karar verdim, moda ve sanat şehri Berlin'e taşındım. İki sene de Berlin Sassoon'da görev aldım. Tüm bu süre boyunca ellerim, gözlerim ve beynim saç kesimini, doku ve dengeyi, teknik, performans ve yaratıcılık konusunda daha da derinlere inme, olabilecek en iyi seviyede gelişme şansı buldu. Yine de daha fazlasını arzuluyordum, yeni bir oyun alanına ihtiyaç duyuyordum. Kendimi dinlemek için birkaç ay her şeye ara verdikten sonra şimdi Ebil'deyim.
Peki bir saç tasarımcısı olmaya nasıl karar verdin?
Küçükken her makas sesi duyduğumda heyecanlanırmışım. Bir buçuk yaşındayken 'Schnipp Schnapp' diyemediğim için takma adım 'Mip Map' olmuştu. Bu ismi uzun yıllar arkadaş ve aile çevremde taşıdım. Annem ve dadım makasları benden olabildiğince uzakta tutmak için ciddi çaba harcamış. Bugün hala, salondaki çok yoğun bir günün ardından kendimi makas sesiyle rahatlatırım. Müthiş bir kuaförüm vardı, ona kağıt üzerinde çizdiğim her modeli saç kesimiyle hayata geçirebiliyordu. Bana sürekli 'sen Sassoon ekolü için doğmuşsun, mutlaka bu işi yapmalısın' diyordu. Oysa ki ben daha ciddi bir şey okumak, ellerimle değil beynimle yapabileceğim bir işe sahip olmak istiyordum. Bugün saç tasarımının ne kadar kapsamlı ve ciddi bir iş olabildiğini anlıyorum. İyi ki bu kararı vermişim.
Kısa saçı müthiş taşıyan bir kadınsın. Senin kısa saçlı ikonların kimler?
Geçmişten Jean Seberg, Mia Farrow ve Twiggy. Bugünden Jennifer Lawrence, Emma Watson, Agyness Deyn, Michelle Williams ve tabii ki Dame Judy Dench. Hepsinin kendine has bir tavrı ve karizması var.
Stilini nasıl tanımlarsın?
Siyah kıyafetlerden ve platin sarısı saçtan vazgeçemem. Geri kalan her şeyde pazarlığa açığım.
Gardırobunda nasıl parçalarla karşılaşırız?
%97 açık, koyu, parlak, mat, sert, ipeksi ve transparan siyahla. %1 beyaz, %1 gri, %1 nude renklerle. Farklı milyonlarca kesim ve modelde. Tasarımcıların özgün işlerini giymek kadar vintage butiklerden alışveriş etmeyi de seviyorum.
İstanbul'u nasıl buldun?
Tam da beklediğim gibi! İnsanı ittiren, zorlayan ama yine de romantik, kontrastlarla dolu, tarih ve modern dokunun içiçe geçtiği bir yer.
Peki ya Türk kadınları ve saçları hakkında neler düşündün?
Türk kadınları saçlarını kendilerini ifade eden bir araç gibi değil, dekoratif bir öğe gibi görüyor. Karşılaştığım çoğu kadının dümdüz ya da dalgalı taranmış, renk geçişli ya da balyajlı saçları vardı. Oysa ki Berlin'de ve Avrupa'da saç kesimi kadının kimliğini ele veren, hakkında mesaj verebileceği bir konudur. Hem kadınlar hem de erkekler kendilerini en iyi yansıtan, o özel kesimi bulabilmek için çabalar. Burada kadınların daha ziyade birbirine benzemek konusunda çabalıyor olmaları beni şaşırttı. Çok hoşuma giden özel durumlarla da karşılaştım tabii ki. Gençlerin daha farklı ve özel bir güzellik anlayışı var.
Kişisel stilin senin için ilgi çekici bir konu olduğunu biliyoruz. Senin kişisel stil haritanda şu sıralar neler var?
Neil Barrets'in son birkaç koleksiyonu o kadar Berlinli ki! Bu yüzden çok hoşuma gidiyor. Margiela ayakkabılarına asla hayır diyemem. Akris uzun elbiselerle rahat ederim. Haider Ackermann'ın hafif şıklığını ararım. Tüyler ve sahte kürk gibi eğlenceli detaylar da hoşuma gidiyor. Stockholm'lü yeni bir markanın da müptelası oldum bu aralar, ismi Odeur. Sanırım net ve güçlü silüetlerden hoşlanıyorum.
Bize Berlin'de birkaç adres tavsiye etmeni istesek?
Geceleri Märchenbrunnen çok mistik ve gizemli oluyor. The Grand restoranın özellikle barını seviyorum. Şık ama kasıntı değil. Kreuzberg'deki pazarda dünya mutfaklarından müthiş yemekler bulabilirsiniz, yummy! Kış aylarında Lebenstern, şahane kokteylleri var. The Corner'ın vitrinine bakmak bile benim için bir zevk. Mykita'da dünyanın en cool gözlüklerini bulabilirsiniz.